(BSHA – Özel Haber) Kahramanmaraş merkezli deprem 10 ilde derin yaralar açarken, deprem bölgelerinden ülke geneline de bir göç dalgası oluşmaya başladı. Malatya’da deprem felaketini yaşayan, oturduğu ev ağır hasar alan 24 yaşındaki Hemşire İrem Kaçar, annesi ile birlikte İzmir’in Karabağlar İlçesindeki bir arkadaşının yanına geldi.
Eski İzmir semtinde bir özel hastaneye, kente geldiğinin üçüncü gününde iş başvurusunda bulundu ama depremzede olduğunu söylemedi. Hastanenin yetkilisi CV’sinde memleketini görünce ‘depremzede misin?’diye sordu ve İrem hemşireyi işe aldı. İrem Hemşire, şimdi annesiyle beraber sıfırdan bir hayat kurmaya çalışırken, başta yetkililerin ve herkesin depreme karşı hazırlıklı olması ve ne önlem alınacaksa alınması çağrısında bulundu.
Deprem felaketine Malatya’da yakalanan Hemşire İrem Kaçar ve annesi 10 gün deprem bölgesinde kaldıktan sonra, uçakla İzmir’e geldi. Burada bir düzen kurduktan sonra Malatya’daki anneannesini de yanına almayı planlayan, çalışmaya çok erken yaşlarda başlamış, 7 yıl deneyimli Yoğun Bakım Hemşiresi İrem Kaçar, Karabağlar semtinde özel bir hastanede iş bularak yeniden hayata dönmeye çalışıyor. “Geride bıraktıklarımın, toprağa verdiklerimin, bu depremin acısını 50 yıl da geçse unutmamam” diyen Bilim Sağlık Haber Ajansı’nın (BSHA) ulaştığı Hemşire İrem Kaçar, büyük depremin yaşandığı 6 Şubat gününü anlattı. Arama kurtarma çalışmalarından, yardım sürecine kadar pek çok konuda bilgiler veren Kaçar, deprem anını ve sonrasından bahsetti.
“Üzerimizde Bir Huzursuzluk Vardı”
“İşten geldiğim bir gündü annemin de öyle. İkimizde çok yorgunduk. Gereksiz bir huzursuzluk vardı. Ertesi gün için bir sürü plan yapmıştık. Uyuduk. Önce sese uyandım” diyerek deprem anını anlatan Hemşire Kaçar, “ Annem döndü üzerime kapandı. Beni sakinleştirmeye çalıştı. O sırada bir binanın yıkılış sesini duydum. Annem kulaklarımı kapattı. Sarsıntı durur durmaz kendimizi dışarı attık. Çevredeki binaların yıkıldığını gördük. İki saat kadar herhangi bir yardım ulaşamadı. Dışarı kaçabilenlerle birlikte arama kurtarma çalışmaları yapmaya çalıştık. Başka sağlık çalışanı arkadaşlarım da vardı. Onlarla organize olmaya çalıştık. İsimleri aldık liste yaptık. Komşu enkazlarda kurtarma çalışması yaptık. İlk iki saat çok yorucuydu ve kar yağıyordu. İlk iki saat ambulanslar falan ulaşamadı” dedi.
AFAD’ın Yerel Ekipleri Koordine Olamadı
Malatya’da depremden sağ kurtulan ancak evi ağır hasar alan Hemşire İrem, depremden bir süre sonra çalıştığım hastaneye gitti. Hastanede yıkım yoktu ancak hastanenin yanındaki otel yıkılmıştı o yüzden hastanede hasarlıydı. Hastaları tahliye ettiler hastaneyi kapatıp yeniden enkaz önlerine gittiler. Arama kurtarma çalışmaları hakkındaki süreçten bahseden Hemşire Kaçar, “AFAD’ın yerel ekiplerinde bir koordine olamama durumu vardı ki onlar da depremzedeydi sonuçta. Şehir sorumlusu da enkaz altında kalmıştı. Bir iki saat sonra arama kurtarma çalışmalarına başlandı ancak o kadar çok yıkım vardı ki kar yağışı çok zorluyordu. Şehre iki giriş var. Biri Elazığ tarafıdır. Diğer Batı tarafındaki köprü zarar gördüğü için ulaşımda da çok sıkıntı vardı. Camilerden anonslar yapılıyordu. Evlere girmeyin diyorlardı. Kar yağışı hızını arttırdıkça enkaz altlarından gelen sesler yavaş yavaş kesilmeye başladı. Birçok arkadaşımı kaybettim bir kaçını enkaz altından kendim çıkardım. Daha birkaç gün önce oturduğumuz görüştüğümüz komşularım, arkadaşlarım artık yoklar” diye anlattı yaşadıklarını.
“Belediye Otobüslerinin İçinde Bekledik”
Arama kurtarma ekipleri ve çadır konusunda eksikliklerin ilk saatlerde ve diğer günlerde de yaşandığını söyleyen Kaçar, üçüncü gün itibariyle Malatya’da da daha görünür çalışmalar olduğunu belirtti. Deprem günü sabah saat 06.00 civarlarında belediye otobüslerinin yıkımların yaşandığı alanlara gelmeye başladığını belirten İrem Hemşire, “Belediye otobüslerinin içine sığındık. Çadırlar kurulana kadar her mahallede belediye otobüsleri oldu. Kar çok yoğun yağıyordu. Enkaz çalışmaları çok zorlaşacaktı anlamıştık” diye konuştu.
Üstü Karla Kaplı Enkazlara Dokunulmamıştı
İkinci depreme teyzesinin evinde yakalanan İrem şöyle konuştu: “Karnımızı doyurmak için bir şeyler hazırladık ama yiyemedik. Bir süre sonra yine sallanmaya başladı. İkinci bir deprem daha oldu. Öylece kalakaldık. Annem, teyzem, anneannem, dayım. Yine kendimizi dışarıya attık ve köye doğru yola çıktık. Eski Malatya’ya merkeze 25 km uzaklıkta. Köyde tek göz bir odamız vardı. Kalabalık bir şekilde oradaydık. Kendi imkanlarımızla çadır kurduk. Ara ara merkeze gidip köye döndük. Köye yardımlar 4-5 gün sonra geldi. Köy evinde olan şeylerle idare etmeye çalıştık. Çorap gelmişti ve çok sevinmiştim hava çok soğuktu. İnternet sıkıntısı şebeke problemi vardı hepimiz telefonları sıraya koyup şarj ediyorduk. Dönüşümlü telefon kullandık. Köyde elektrik vardı ama şebeke suları kötü haldeydi. Depremin üçüncü gününde yeniden Malatya merkeze giden Kaçar, “Ses gelen yerlere daha çok yöneliyorlardı. Enkazların üstleri karla örtülmüştü. Oradan o enkazlara bakılmadığını anladım” dedi.
İzmir’de Sıfırdan Bir Hayat!
İzmir’de yaşlı bakım branşında üniversitede okuyan Hemşire İrem Kaçar, “Havaalanları, otogarlar, tren garı ulaşım sorunları vardı. Bir uçakla annemle beraber İzmir’e geldik. Uçağa binince gitmek zorunda olmak beni çok üzdü. Uçaktan inince birden bire depremin olmadığı, binaların olmadığı bir yerde olmuş olmak çok garip geldi. Arkadaşımın evindeyiz, üçüncü gün iş bakmaya başladım. İzmir Karabağlar’da bulunduğumuz evin yakınında bir özel hastane olduğunu söylediler. Çıktım gittim” diye konuştu.
İş Başvurusunda Depremzede Olduğumu Söylemedim
Karabağlar Eski İzmir mevkiinde özel bir hastaneye iş başvurusuna giden İrem, başvuru yaparken depremzede olduğunu söylemiyor. “Depremzede olduğum için bana acıyıp da iş vermelerini istemedim” diyen Hemşire Kaçar, “CV’me bakan yetkili Elmas Hanım, Malatya’yı görünce depremzede misin? diye sordu. Evet dedim. Ve işe alındım. İşe girmiş olmak, bir nebze de olsun bize yeni bir hayata başlarken umut verdi ancak doğup büyüdüğüm yeri terk etmek zorunda olmak çok acı. Hala arkadaşımın evindeyiz. Kiralar çok yüksek. Ama umudumuzu kaybetmiyoruz. Bir şekilde toparlamak zorundayız” şeklinde konuştu.
1,5 Dakika Çok Uzun Bir Süreymiş
“Deprem ya da herhangi bir felakete karşı hazırlıklı olmak gerekirmiş bunu çok iyi anladık. Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirini okudum dün. “Memleket İsterim, ne zengin ne fakir olsun, ne sen ben farkı olsun, kış günü herkesin evi olsun” Güzel bir hayatımız vardı şimdi yok. Mahallemiz vardı. Fırınımız, kasabımız, komşularımız. Kocaman bir ailemiz vardı. Hepsi yok oldu. 50 sene de geçse bu olayı unutamayız. Çok sevdiklerimizi, yakınlarımızı, hemen hemen tüm komşularımızı kaybettik. Bir gün mutlaka Malatya’ya geri döneceğiz” dedi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)