Bahar alerjisi belirtileri ile nezle belirtileri de benzer olduğunu söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Musa Bostancıoğlu, nezlede bulguların 7-10 gün içinde kaybolduğunu ancak bahar alerjisinde sürecin birkaç aya kadar uzayabildiğini söyledi. Uzm. Dr. Bostancıoğlu, “Buradan anlaşılacağı üzere yakınmalar 2 haftadan uzun sürdüğü takdirde bunun altında alerjik bir durum olup olmadığının araştırılması gerekir.
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN AYLARINA DİKKAT!
Havada alerjenlerin en yoğun olduğu dönemin Nisan-Mayıs ve Haziran ayları olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Bostancıoğlu, “Polen taneciklerini gözle görmek mümkün değildir ama milyonlarcasının bir araya gelerek oluşturdukları kümeler; sarımsı, mavi, beyaz, esmer nadiren de kırmızımsı toz şeklinde görülür. Gösterişli ve renkli bitkilerin daha alerjen oldukları kanısı doğru değildir. Ülkemizde 9 bin civarında bitki çeşidi bulunmakta olup, bunların sadece yüzde 10 kadarı alerji sebebi olmaktadır. Bölgelere göre farklılıklar olmakla beraber havada alerjenlerin en yoğun olduğu dönem nisan-mayıs-haziran aylarıdır. Kişi alerjik bir bünyeye sahipse, burun içine göze ve genze giren polenler “histamin” denen kimyasal maddenin salgılanmasına neden olur. Bu da gözlerdeki ve burun zarlarındaki kılcal damarların genişleyerek dokuların şişmesine bu sebeple de burun ve geniz tıkanmasına burun ve gözde akıntıya, kaşıntıya,hapşırmaya,öksürmeye yol açar. Üst solunum yollarındaki bahsedilen doku şişmesine bağlı olarak; sinüslerde baskı ve yüzde ağrı, göz altlarının morarması ve şişmesi, koku ve tat duyularında azalma, alerjik selam denilen sık sık ellerini buruna sürtme ve kaşıma hareketi, yorgunluk, algılama güçlüğü, uyku bozukluğu, damakta ve gırtlakta kaşıntı, öksürük ve baş ağrısı görülebilir” dedi.
UYKU DÜZENİNE ZARAR VERİR
Rahat nefes alma gerçekleşmediği için alerjik kişilerde; gece uyku düzeninin bozacağını ve buna bağlı gündüz de konsantrasyon eksikliği ile başarının azalacağını ve söyleyen Bostancıoğlu, “Hastalık, göz kaşıntısı ve hapşırmaktan ibaret basit bir hastalık değildir. Tedavi edilmezse ve önlem alınmazsa tekrarlar. Sinüzit, otit ve astıma zemin oluşturabilir. Önlem alabilmeniz için öncelikle alerjik olduğunuz polenin belirlenmesi gerekir. İlkbaharda polenlerin kaynağı genellikle; ağaçlar, yaz ve sonbaharda ise genellikle çayır otlarıdır.Polen mevsimleri ve yoğunlukları bölgenin bitki örtüsü, o sene aldığı yağışlar ve sıcaklık gibi hava şartlarına göre şehirden şehre farklılık gösterebilmektedir. Rüzgar ve fırtınada bitkilerden havaya polen karışması kolaylaşarak havada polen yoğunluğu artar. Yağmur yağdıktan sonraki ilk birkaç saat ve akşam saatlerinde polen yoğunluğu büyük oranda azalmaktadır” şeklinde konuştu.
ÖNLEM ALIN
“Polenlerin yoğun olduğu dönemlerde; özellikle sabah ve öğle saatlerinde, kuru, güneşli ve rüzgârlı havalarda zorunlu değilse dışarı çıkmayın” diyen Bostancıoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Açık hava aktivitelerinde bulunmayın veya en aza indirin. Sportif faaliyetler için kapalı alanlar tercih edilmelidir. Okula gitmek gibi zorunlu sebeplerle dışarı çıkılacaksa polen maskesi ile çıkılmalı yoksa en azından siperli şapka ve gözlük kullanılmalıdır. Polenlerin ciltle temasını azaltmak için uzun kollu elbiseler ve pantolon giyebilirsiniz. Dışarıda polenler yapıştığı için eve geldiğinizde giysilerinizi değiştirin, bol su ile duş alın veya saçınızı, yüzünüzü bol su ile yıkayın.Kapı ve pencerelerinizi polenlerin yoğun olduğu sabah ve öğlen saatlerinde sıkı kapatarak evinize ya da aracınıza polen girmesine izin vermeyin mümkünse polen filtreli klima kullanın. Dışarıya asılırsa polenler yapışacağından çamaşırlarınızı polen mevsiminde ev içerisinde kurutma makinesinde kurutun. Toplu taşıma araçlarında seyahat ediyorsanız, açık pencere veya kapılardan uzakta oturmaya gayret edin.Çim biçme, ağaç budama ve bahçe bakımı gibi işlerden biçilmiş çim yığınlarından budanmış ağaç dallarından uzak durun.”
BESLENMEYE DİKKAT
Polen alerjisi olan kişilerin beslenmelerine de dikkat etmesi gerektiğinin altını çizen Bostancıoğlu, “Polenlerle bazı meyve ve sebzelerin antijenik yapısı birbirine benzediğinden çapraz reaksiyonlar görülebilir. Kızılağacın polenlerine alerjisi olanların; badem, elma, kereviz, kiraz ve fındığa karşı alerjileri olabilir. Çayır polenlerine alerjisi olanlarda; karpuz, portakal ve domates alerjisi eşlik edebilir. Polen alerjisi olanlar duyarlı oldukları bitkilerin yakınlarında bulunduklarında, örneğin; pikniğe kırlık ormanlık yerlere gittiklerinde rahatsızlıkları artar, deniz kıyısında ise daha rahat olurlar. Başka bir bölgeye veya ülkeye seyahat edecek olanlar gidecekleri yerin o mevsimdeki polen özellikleri hakkında bilgi alarak yeri ve zamanı ona göre ayarlamalıdırlar” dedi.
HAVA KİRLİLİĞİ VE TRAFİK
Uzm. Dr. Bostancıoğlu, hava kirliliği ve trafiğin fazla olduğu endüstriyel bölgelerde de polen alerjilerine daha çok rastlandığının altını çizerek, “Yoğun trafik olan yerlerde özellikle, cadde kenarında oturanlarda dizel kurumu ve egzoz gazları, hava kirliliği olan şehirlerde kükürt dioksit, ozon, azot oksitleri gibi zararlı gazlar solunum yollarında hücre hasarı ve kaybına neden olup alerjik iltihaba zemin hazırlar. Ayrıca alerjik olaylardan sorumlu “IgE”nin vücutta yapımını da artırırlar. Küresel ısınmayla atmosferde artan karbondioksit gazı da alerjen bitkilerin daha fazla büyümesine ve daha çok alerjen yaymasına sebep olurlar. Daha 10 yıl önce 5 çocuktan biri alerjik iken, bugün 4 çocuktan birinde alerjiye rastlanmaktadır” ifadelerine yer verdi.
SEZARYEN DOĞUM RİSKİ ARTIRIR
Sezaryen doğumun, bahar nezlesine sahip olma riskini de artırdığını dile getiren Bostancıoğlu, “Bahsedilen bulguları gösteren çocuklarda doktorunun tavsiyesiyle deriden veya kandan alerji testi yapılarak neye alerjisi olduğu saptanıp ondan uzaklaştırılmaya gayret edilmelidir. Alerji testleri yeni doğan döneminden itibaren yapılabilmekle birlikte polen alerjisi için alerji testi genellikle 2 yaşından sonra tercih edilmektedir. Çünkü testle saptanacak düzeyde alerji gelişebilmesi için çocuğun en az iki polen mevsimini yaşaması gerekir” dedi.
ÜLKEMİZDE EN ÇOK RASTLANAN ALERJİK BİTKİLER
Bostancıoğlu, son olarak ülkemizde en çok rastlanan alerjik otları sıralayrak, şu ifadeleri kullandı: “Ayrık otu, kedi kuyruğu, tavşanayağı, domuz ayrığı, başlı çayır, püsküllü çayır, yumrulu arpa, buğday, yulaf, Fransız çimeni, zembil otu, delice otu, tilki kuyruğu,yavşan otu, sinir otu, kuzu kulağı, sığır kuyruğu, çoban çantası vs. gibi bitkiler, ülkemizde en çok rastlanan alerjik otlardır. Ağaçlardan ise; karakavak, aksöğüt, huş ağacı, tüylü meşe, akçaağaç, sarıçam, karaağaç, fındık yurdumuzdaki ağaçlardan alerjiye en sık sebep olanlardır. Çocuğu alerji yapan bitki örtüsünden uzak tutmak mümkün olmuyorsa veya uygulansa bile yeterli olmuyorsa toz veya çiğneme tableti şeklinde alerji baskılayıcılar, mevsiminde alerji şurupları ve kortizonlu burun spreyleri kullanılarak hasta çocuğun azalmış olan hayat kalitesi tedaviyle artırılmalıdır. Seçilmiş hastalarda çocuk alerji uzmanının uygun görmesiyle alerji aşıları da tedavide son nokta olmaktadır.”
Benzer Haberler
Yorum Ekleyin