İrritabl Bağırsak Sendromu (İBS) Nedir ? Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Dilek Oğuz, İrritabl(Hassas) Bağırsak Sendromu hakkında bilgi verdi.
Dr. Oğuz, hastalığın karın ağrısı ile birlikte dışkılama şekil ve sıklığında değişiklik olarak gösteren fonksiyonel bir bağırsak hastalığı olarak tanımlandığını belirterek, “İBS sık rastlanan, hayat kalitesini olumsuz
etkileyen önemli bir sağlık sorunudur. Hassas/huzursuz bağırsak sendromu olarak da
adlandırılmaktadır.” dedi
KARIN AĞRISI İBS’NİN EN ÖNEMLİ SEMPTOMUDUR
İBS hastalarında son üç ayda haftada en az bir gün tekrarlayan karın ağrısı olduğuna dikkat çeken Oğuz, “İBS hastalarının bazılarında ishal, bazılarında kabızlık ön planda olabilir. Bazen de hem ishal hem de kabızlık görülebilir. Gaz ve karın şişkinliği de olabilir. Karın ağrısının temel özelliği dışkılama ile azalması ve uykuda olmamasıdır. Eğer bir hastada uykudan uyandıran karın ağrısı var ise başka hastalıklar düşünülmelidir. Hastalığın sıklığı ülkemizde ve dünya genelinde %10-20 civarındadır. Kadınlarda daha sıktır ve hastalık 50 yaşından genç topluluklarda görülmektedir. Hastaların ancak %15’i tıbbi yardım için başvurmaktadır. Sağlıklı bireylere göre yıllık işgücü kaybı 3-4 gün daha fazladır. Tekrarlayıcı müzmin bir hastalık olan İBS’de hastaların endişesini artıran, ‘kötü başka bir hastalığa dönüşür mü?’ sorusudur. İBS’nin sağkalıma olumsuz bir etkisi yoktur. Başka bir hastalığa ya da kansere dönüşüm olmaz, ancak yaşam kalitesini bozar.” dedi. H
Hastalığın nedeninin tam aydınlatılamamış olmakla birlikte beyin bağırsak ekseninde iki yönlü düzensiz iletişim olduğu bildirildiğini belirten Oğuz, şöyle devam etti: “Bu durum, mide bağırsak hareketlerine, bağırsak salgılarına ve hastanın hissine etki ederek şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olur. Ayrıca genetik faktörler, kişilik özellikleri, strese fizyolojik cevaptaki değişiklik, düşük dereceli gastrointestinal inflamasyon, mikrobiyatadaki değişiklikler, geçirilmiş bağırsak enfeksiyon sekelleri de hastalığın gelişmesinde etkili sebeplerdir. 2 yılı aşkın süredir dünyamızı etkisi altına alan Covid-19 pandemisinde İBS semptomlarında da bir artış ortaya çıktı. Bunun muhtemel nedenlerinden biri yeni tip corona virüsünün sindirim sistemi özellikle
bağırsakları etkilemesi, diğeri ise yaşanan yaygın stresin hastalığı tetiklemesi olabilir.”
İBS BAŞKA HASTALIKLARLA KARIŞTIRILABİLİYOR
İBS belirtilerinin ülseratif kolit, crohn hastalığı gibi inflamatuar bağırsak hastalıkları, çölyak hastalığı ve karbonhidrat emilim bozuklukları ile karışabildiğini de söyleyen Prof. Dr. Dilek Oğuz, “Belirtilerin varlığı ve şiddeti hastadan hastaya değişkenlik gösterebilmektedir. Dışkılama ile ilişkili tekrarlayan karın ağrısı; Ağrı sıklıkla kramp tarzındadır, duygusal stres ve yemekler ağrıyı şiddetlendirebilir, hafif düzeyde veya şiddetli olabilir. Karında şişkinlik, gaz, geğirme. Değişen bağırsak alışkanlıkları; ishal, kabızlık, bazı hastalarda birbirini takip eden ishal ve kabızlık dönemleri. dışkıda mukus varlığı hastalığın belirtileri arasında yer almaktadır. İBS tanısında önemli olan hastanın öyküsü ve fizik muayene bulgularıdır. İBS’ye özgü tetkik olmadığı için tanıda temel laboratuvar testleri dışında tetkik yapmaya gerek yoktur. Bu testlerin normal olması olası diğer hastalıkların dışlanmasını sağlar. Başka hastalığı düşündürecek bulgu yok ise ve hasta 45 yaşından küçük ise kolonoskopi yapılması önerilmez.” diye belirtti.
TANI VE TEDAVİ İÇİN GASTROENTEROLOJİ UZMANINA BAŞVURULMALI
İBS’nin, günlük pratikte Gastroenteroloji Uzmanlarının en sık gördüğü olgular arasında olup Aile Hekimleri arasında en fazla koyulan 4. tanı olduğunu belirten Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin, “Tedaviye dirençli ve zor ikna olan hastalar, ileri uzmanlık alanı olarak Gastroenteroloji Hekimlerine başvurmalıdır. Gaitada gizli kan aranması özellikle 45 yaş üstünde yakınması olsun olmasın herkesin yaptırması gereken bir tarama testidir. İBS tanısı için alarm bulguları yoksa kolonoskopi gerekli değildir. Yapılmışsa da normal çıkan, Gastroenteroloji uzmanının yaptığı bir kolonoskopiden sonra bu tetkikin yinelenmesi gerekmez.” dedi.
TEDAVİDE DİYET VE DÜZENLİ İLAÇ KULLANIMI ÖNEMLİ
İBS tedavisinde diyet, düzenli egzersiz, ilaç tedavisi, bio-feedback tedavisi, psikolojik destek kullanıldığını ifade eden Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin, şunları söyledi:
“Diyetin gözden geçirilerek semptomlara göre ayarlanması ilk basamak sayılabilir. Şişkinliği olan kişilerde baklagiller, lahana, brokoli, karnabahar gibi gaz yapan gıdalar tüketilmemelidir. Laktoz içeren süt ürünleri gibi diyetten çıkarılacak gıdalar diyetisyen yardımı ile belirlenmelidir ve iki haftalık kısıtlama ile cevap elde edilemedi ise faydasız olduğu düşünülmelidir. Bitkisel (papatya çayı, rezene tohumları gibi) tedavilerin yararı kanıtlanmamıştır. Günde 20-60 dk. ve haftada 3-5 gün yapılan fizik aktivitenin yakınmaları azalttığı gösterilmiştir. İBS hastaları karın ağrısının mutlaka eşlik ettiği ishal, kabızlık, şişkinlik ve ishal ile kabızlığın bir arada olduğu miks tablo ile karşımıza gelebilir. İBS tedavisinde dominant semptoma göre ilaç seçimi yapılarak tedavi planı yapılmaktadır. İlaç tedavisinin en az 8 hafta kullanılması ve hastaların düzenli ilaç kullanımı için bilgilendirilmesi önemlidir. Tedavinin Gastroenteroloji Uzmanı, uzman diyetisyen ve gereken vakalarda psikiyatrist hekimlerden oluşan bir ekip tarafından yapılması başarıyı artıracaktır. İleri tetkik ve kolonoskopi; daha önce hiçbir yakınması olmayan bir kişide 45 yaşından sonra yakınmaların başlaması, istemsiz kilo kaybı, geceleri derin uykudan uyandıran yakınmalar, ailede kolon kanseri öyküsü, iltihabi bağırsak hastalığı, çölyak
hastalığı, anemi, rektal kanama veya kanlı diyare belirtileri olduğunda ve ayrıca kişinin yakınması
olmasa da birinci derece akrabada bağırsak kanseri varlığında indeks hastanın yaşına göre inceleme yapılmalıdır. Kolonoskopi için yaş sınırı 45’dir, Türk Gastroenteroloji Derneği Polip ve Kolon Kanseri
Çalışma grubunun önerisi de bu yöndedir.”
HASTALIK PSİKOLOJİK DEĞİLDİR FAKAT PSİKOLOJİK SORUNLAR YAKINMALARI ARTIRIR
Bu hastalığın sadece psikolojik olarak tanımlanmaması gerektiğini belirten Çekin, “Bununla birlikte kişinin psikolojik durumu ile yakın ilişkisi vardır. Yakınmalar psikolojik sorunların ve özellikle de gereksiz kanser korkusunun varlığında daha da kötüye gider. Bazen zeminde hiçbir hastalık yokken sürekli yakınma üreten olgular da vardır ve bu hastalar doğrudan psikiyatri hekimlerine başvurmalıdır. Altta yatan psikiyatrik hastalıklarla yüzleşilememesi tedaviyi daha da zorlaştırır. Özellikle seksüel ve fiziksel taciz, insest gibi sorunlar varlığında tedavi çok zorlaşır” diye konuştu. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)