Dünya Diyabet Haftası çerçevesinde, hemşirelerin diyabet yönetimi ve bakımındaki rolleri ile diyabetli bireylerin deneyimleri ve diyabet yönetiminde karşılaştıkları güçlüklerin aktarıldığı “Diyabet Yönetimi” etkinliği, 8 Kasım 2019 tarihinde Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi’nde gerçekleştirildi. Öğrenci hemşirelerin gözüyle de diyabet yönetiminin konuşulduğu interaktif şekilde gerçekleştirilen bu etkinliğe, Yeditepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hediye Arslan Özkan, Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Aydın, Yeditepe Üniversitesi Hemşirelik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Sevim Şen, Hemşirelik Hizmetleri Direktörü Uzm. Hem. Hülya Gülyüz Demir ve Diyabet Hemşiresi Seda Yaşar konuşmacı olarak katıldı.
Açılış konuşmasında diyabet hemşirelerinin diyabet yönetimi sürecinde önemli rolü olduğunu belirten Prof. Dr. Hasan Aydın, “Diyabet hemşirelerinin sağlık eğitimi, kendi kendini izlem ve diyabetlilerin özyeterliliklerinin güçlendirilmesinde çok büyük katkılar sağladığını görüyorum. Tedavi uyumundan ve diyabetin yönetiminden bahsediyorsak, temel paydanın hekimlerden çok hemşirelere düştüğünü düşünüyorum.” dedi. Diyabetin ; günümüzde salgın hâlinde artış gösterdiğini, bireylerin yaşam kalitesini yükseltmek için sürekli uğraş verilmesi gereken bir alan olduğunu ve hemşirelere önemli görevlerin düştüğünü ifade eden Prof. Dr. Hediye Arslan Özkan, “1995 yılında Diyabet Hemşireliği Derneği’ni kurduk ve burada 2. başkan olarak uzun yıllar görev yaptım. Çok değerli çalışmalar sürdürdük. Bu bağlamda diyabet hemşireliği eğitimini başlattık ve diyabet hemşireleri yetiştirdik. Hekimlerimiz, hemşirelerimiz, hemşire adayı öğrencilerimiz ve diyabet hastalarımızla hep birlikte bir güç olarak daha başarılı olabileceğimizi düşünerek bu etkinliği planladık.” şeklinde açıklamalarda bulundu.
PREDİYABET AŞAMASI
Bireyin, prediyabet aşamasında tespit edilip, gerekli yaşam tarzı değişiklikleri ile diyabetin önlenebilmesinin mümkün olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Sevim Şen, “Son zamanlarda artık prediyabet tanısı gündeme gelmeye başladı. Prediyabet, bozulmuş açlık kan glikozu düzeyi olarak tanımlanmaktadır ve kişinin diyabet olmaya eğiliminin olduğunu göstermektedir. Bu tanı alındığında tıbbi beslenme tedavisi ve egzersiz gibi sağlıklı yaşam tarzı değişikliklerini hastaya kazandırarak, bireyin diyabet tanısı almasını engelleyebilir ya da geciktirebiliriz.” ifadelerinde bulundu. Tip-1 ve Tip-2 diyabetli bireylerin de konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte ; hastalar ilk diyabet tanısı aldıklarındaki hissiyatlarını, korkularını, diyabet hemşireleri ile olan iletişimlerini ve diyabeti yönetme sürecinde yaşadıkları zorlu deneyimlerini katılımcılar ile paylaştılar. 2 yıl önce Tip-1 diyabet tanısı alan davetlinin diyabet hikayesiyle dinleyicilerin dikkatini çeken konuşması şu şekilde devam etti : “İlk hastaneye başvurduğumda şekerimin 550 olduğunu öğrendim. İğneden çok korkan biriyim ve insülin başlanması beni oldukça korkuttu. Diyabet tanısı aldığıma inanamadım, çünkü ailemde de yoktu, hiç diyabete yakalanacağımı düşünmemiştim. Korkularım arttı, evde yalnız kalamıyorum, dışarı yalnız çıkamıyorum. Hatta açıkça söylemem gerekirse 2 yıl içinde sadece 4 kez dışarıya yalnız çıkabildim. Düşerim, başımı çarparım korkusuyla tek başıma dışarı çıkmaya cesaret edemedim. Kızım en büyük destekçilerimdendi. Birbirimize yakın olabilmek için evlerimizi dahi taşıdık.” dedi. (BSHA)