Genel Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Genel Sağlık -İş) tarafından hazırlanan ‘Sağlık Çalışanlarının Güncel Sorunları Araştırma Raporu’nda sağlık çalışanlarının sorunlarının röntgeni çekildi. Sağlık çalışanlarının 81’inin gündelik yaşamın devamı için borçlanmak zorunda kaldığını ortaya koyan araştırmada; sağlık çalışanlarının 6 Şubat Depremlerinde gönüllü başvurularının dikkate alınıp alınmaması, sağlıkta şiddet, gelecek kaygısı gibi çok sayıda konudaki veriler paylaşıldı. Sağlık Çalışanlarının Güncel Sorunları Araştırması, Genel Sağlık-İş tarafından sağlık emekçilerinin güncel sorunlara dair görüşlerini sorgulamak amacıyla gerçekleştirildi. 14 Mart Tıp Bayramı’nda yayınlanan ‘Sağlık Çalışanlarının Güncel Sorunları Araştırması’, sağlık çalışanları açısından gelir ve borçlanma durumuna, çalışma koşullarından, sağlıkta şiddete ve afet deneyimlerine dair çok sayıda çarpıcı sonuca dikkat çekiyor.
Sağlık Çalışanları Geçim Sıkıntısı Çekiyor
Araştırmaya katılanların büyük bir çoğunluğuna göre, Türkiye’nin temel sorunu ekonomi ve geçim sıkıntısı olarak ortaya çıkarken, bunu sırasıyla liyakatsiz görevlendirmeler, yolsuzluk ve yoksulluk izliyor. Genel Sağlık –İş Genel Başkanı Dr. Derya Uğur “Ülkemizin içerisinde bulunduğu afet sürecine rağmen, “deprem gerçeğinin farkına varılamaması” seçeneği beşinci sırada yer almaktadır. Bunun ardından giderek azalan oranlarda işsizlik, kadına şiddet ve terör gelmektedir. Katılımcıların dörtte üçünün aylık düzenli iş geliri 20 bin TL’nin altındadır. Her 10 sağlık çalışanından 8’i gündelik yaşamın devamı için borçlanmak durumunda kalmaktadır. Sağlık çalışanlarının yoksulluk sınırının çok altında ücretlerle yaşamlarını sürdürmek zorunda oldukları görülmüştür. Katılımcıların neredeyse yüzde 90’ı kredi borçlusudur. Kredi borçlanması, öncelikle ihtiyaç kredisi veya aylık kullanım dışında kredi kartı seçenekleriyle belirginleşecek şekilde yaşamı sürdürebilmek adına gerçekleştirilmektedir. Bu durum doğal olarak sağlık çalışanlarının borç ödemelerinde zorlanması durumunu beraberinde getirmektedir. Yaşam emanet ettiğiniz sağlık çalışanlarının geçim derdi içinde bırakılması kabul edilemez” açıklaması yaptı.
Fiziksel Koşullar Yetersiz
Sağlık çalışanlarının yarısından fazlası yüzde 51,9’unun, iş yerinde var olan fiziksel koşullarının çalışmayı sürdürmeye elverişli olmadığını ifade ettiği araştırmada, bunun yanında, katılımcıların yüzde 86,3’ünün ise çalışma yaşamında fiziksel ya da ruhsal sağlığı etkileyen faktörlere maruz kaldığını belirttiği sonucuna ulaşıldı. Sağlık çalışanlarının çalışma koşulları elverişsiz olduğunu belirten Uğur, “Çalışma yaşamında fiziksel ve ruhsal sağlığı etkileyen faktörlere maruz kalma durumu ise belirgindir. Araştırmaya katılanların yarısından fazlası sağlıkta şiddetle karşı karşıya kalmıştır. Sağlık çalışanlarının neredeyse tamamı şiddet olayları konusunda alınan önlemleri yetersiz görmektedir. Sağlık çalışanları, baskı, yıldırma ve mobbing ile yüz yüzedir. Bundan daha güçlü bir şekilde liyakat sorunu hissedilmektedir”dedi.
Sağlık çalışanlarının yüzde 50’si şiddet gördü
Araştırma sonuçlarına göre, sağlık çalışanlarının yüzde 50,3’ü çalışma hayatı süresince hastalardan veya hasta yakınlarından şiddet gördüğü ortaya çıktı. Ayrıca, katılımcıların neredeyse tamamı yüzde 97,9’u sağlık çalışanlarına yönelen şiddet olaylarına karşı alınan önlemlerin yeterli olmadığını düşünmektedir. Sağlık çalışanlarının yüzde 65,2’si baskı, yıldırma ve mobbing ile karşılaştı. Genel Sağlık-İş sendikasına üye sağlık çalışanlarının yüzde 65,2’si iş yerinde baskı, yıldırma ve mobbing ile karşılaşmaktadır. Bu kapsamda ayrıca katılımcıların yüzde 93,6’sı görevde yükselme sisteminin liyakate dayalı olmadığını belirtti.
Sağlık çalışanlarının yüzde 50’si emekli olmayı veya istifa etmeyi düşünüyor
Sağlık çalışanlarının yarısından fazlasının emekliliği veya istifa etmeyi düşündüğüne dikkat çeken Derya Uğur, “Bu düşünceyi besleyen iki temel gerekçe tükenmişlik ve değersizliktir. Katılımcıların dörtte üçü, gelecek kaygılarının olduğunu belirtmiştir. Sağlık çalışanları toplum nezdinde gerekli saygınlığa sahip değildir. Araştırma sonuçları, sağlık çalışanları açısından Türkiye’nin üç temel sorununun ekonomi ve geçim sıkıntısı, liyakat ve yolsuzluk olduğunu göstermektedir” diye açıklama yaptı. Sağlık çalışanlarının yüzde 50,5’inin, yakın bir gelecekte emekli olmayı veya istifa etmeyi düşündüğü bilgisi paylaşılan raporda, bu grupta yer alanların öne çıkarttıkları gerekçelerin sıralaması tükenmişlik yüzde 40,7, değer görmemek yüzde 31,5, ücretlerin yetersizliği yüzde 23,4 ve sağlıkta şiddet yüzde 4,4 olarak belirtildi.
Sağlık çalışanlarının 3’te 1’i deprem bölgesinde gönüllü çalışmak için başvurdu
Araştırmaya katılan sağlık çalışanlarının yüzde 29,4’ü deprem bölgesinde gönüllü çalışmak için başvuruda bulunduğu, bu başvuruların yalnızca yüzde 32’sinin araştırmanın yapıldığı tarih itibariyle yanıtlandığı bilgisi paylaşıldı. Bu durum, gönüllülük esasına dayalı başvuruların değerlendirilmesi açısından bürokratik bir gecikme olduğu eleştirisinde bulunuldu. Gönüllü olarak deprem bölgesine giden sağlık çalışanlarının yüzde 59,3’ünün 1-2 hafta arası görev yaptığı, bunu yüzde 29,7 ile 1 haftadan kısa süre bölgede çalışanların takip ettiği kaydedildi. Katılımcıların yüzde 6,6’sının deprem bölgesinde 2 haftadan uzun süreyle faaliyet yürüttüğü, geriye kalan yüzde 4,4 oranında katılımcının ise deprem bölgesinde sürekli görev aldıkları belirtildi. Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Dr. Derya Uğur, “Her 10 sağlık çalışanından 3’ü deprem bölgesinde gönüllü çalışma için başvurmuştur. Bu başvuruların yalnızca yüzde 32’si yanıtlanmıştır. Bu konuda bürokratik ve idari bir sorun olduğu açıktır. Anketi yanıtlayanların üçte biri gönüllü deprem bölgesine gitmeyi talep ediyor iken bölgede görevli kendileri de birer depremzede olan sağlık çalışanlarının görev yapmaya zorlanması kabul edilebilir olmadığı gibi vicdani değildir. Deprem bölgesinde sağlık hizmeti sunumunda görev alan sağlık çalışanlarının yığınla sorunları acil çözüm beklemektedir” dedi.
Sağlık çalışanları binalarda kendilerini güvende hissetmiyor
Araştırma kapsamında sağlık çalışanlarının görev yaptıkları binalarda kendilerini güvende hissedip hissetmedikleri soruldu. Soruya “Evet” yanıtını verenlerin oranı yüzde 22,8 olarak belirlendi. Sağlık çalışanlarının 4’ye 3’ünün gelecek kaygısı yaşadığı, sağlık çalışanlarının yüzde 75,9’unun işiyle ilgili gelecek kaygısı yaşamakta olduğu belirtildi. Rapor sonucunda katılımcıların yüzde 97,5’inin ise sağlık çalışanlarının toplum nezdinde gerekli saygınlığa sahip olmadıklarını belirttikleri ifade edildi. Genel olarak işinden ve iş yerinden memnuniyet duymadığını belirtenlerin oranı yüzde 45,5, yalnızca yüzde 21,3 oranında katılımcının bunun aksini belirttiği vurgulandı. Araştırmaya katılanların yüzde 33,2’sinin memnuniyet sorusuna “Kararsızım” yanıtını verdi.
Depremzede Sağlık Çalışanları İçin Yapılacaklar Sıralandı
Bölgede kadrosu bulunan afetzede sağlık çalışanlarının yaşadıkları insanüstü mağduriyetler göz önünde bulundurularak OHAL süresince idari izinli sayılmalıdır.
Deprem bölgesinde sağlık hizmeti sunumunda görev alan sağlık çalışanlarının kendileri ve aileleri için oluşan barınma sorunu bir an önce sağlık hizmetinin sunulduğu alanların yakınında konteyner kentler kurularak çözüme kavuşturulmalı; tuvalet ve banyo gibi temizlik ihtiyaçları giderilmelidir.
Deprem bölgesinde sağlık hizmeti sunumunda görev alan tüm sağlık çalışanlarının yemek giyim ve ısınma gibi insani ihtiyaçları özellikli biçimde düzenli olarak karşılanmalıdır.
Depremin ilk anından itibaren kendileri de birer depremzede olmasına rağmen bölgede fedakârca sağlık hizmeti sunmaya devam eden sağlık çalışanlarına 1 dik kademe ilerlemesi sağlanması için kanuni düzenleme çalışması yapılmalıdır.
Deprem bölgesinde çalışmaya devam eden tüm sağlık çalışanlarına en az 1 yıl süreyle olmak üzere bölgede yaşam ve çalışma koşulları normale dönene kadar çift taban maaş ödenmelidir.
Depremzede tüm sağlık çalışanlarına yaşanan afetin olumsuz etkilerinin bir nebze azaltılabilmesi için 10 Maaş Acil Yaşam Yardımı verilmelidir.
Tüm Sağlık Emekçileri İçin Talepler
Sağlık emekçilerinin ağır ve kötü çalışma koşulları acilen düzeltilmelidir.
Sabit ödeme / performans ödemesi gibi sağlık çalışanlarının mağduriyetine sebep olan ve çalışma barışını bozan uygulamalara son verilmeli; en düşüğü yoksulluk sınırının üzerine olacak şekilde, kadro derecesine göre maaşlarda kademeli artış yapılmalıdır.
Tüm sağlık emekçilerini kapsayacak kademeli ek gösterge artışı yapılmalıdır.
Sağlıkta şiddette sıfır tolerans gösterilmeli ve sağlıkta şiddeti önleyecek etkili bir şiddet yasası çıkarılmalıdır.
Sağlık emekçilerinin çocuk bakım sorunun çözümü için haftanın 7 günü, 24 saat kesintisiz hizmet veren bakımevi, kreş ve anaokulu düzenlemesi hayata geçirilmelidir.
Yeterli sayıda sağlık çalışanı istihdam edilmeli, personel açığı kapatılmalıdır.
Tüm sağlık emekçilerine geçmişe etkili olarak yıllık 90 gün yıpranma payı hakkı verilmelidir.
Sağlığı piyasalaştıran politikalara son verilmeli, Atatürk’ün başlattığı ulusal, kamucu ve halkçı sağlık politikalarını tekrar hayata geçirilmelidir. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)