Psikiyatristler, ‘gerçek yaşam öyküsünden uyarlanılmıştır’ ibareli dizilerde kişi adı gizlense de ruhsal sorunları olan kişilerin hikayelerinin paylaşılmasının hasta mahremiyeti ihlali olduğuna dikkat çektikleri makalede önemli uyarılarda bulundu.
Türkiye’de son yıllarda yeni bir dizi dalgası hakim. ‘Gerçek Yaşam Öyküsü’nden Uyarlanılmıştır’ ibaresini hem ulusal yayın yapan kanallarda hem de ücretli dizi/film platformlarında sıkça görür olduk. ‘Ruhsal sorun yaşayan kişi ve kişilerin gerçek yaşam öyküleri, klinik görüşmeleri’nin gündüz kuşağındaki programlarda ve dizi senaryolarıyla ticari kaygı güdülerek kullanımına psikiyatristlerden tepki geldi. Uzmanlar, “Ruhsal sorun yaşayan bir bireyin yaşam öyküsünün bir firmaya sunularak dizi haline getirilmesi konusunda, o kişiden bir izin alınmış olması; o kişinin kendi hayatını televizyon ekranında görmesi ve başkaları tarafından da görülmesinin yaratacağı ruhsal yükü hafifletmez. Bir diğer sakınca, bu dizilerin içerikleri incelendiğinde kadına, hayvana ve çocuğa şiddet, ensest ilişkiler, cinsel istismar, fiziksel ihmal ve fiziksel istismar, duygusal ihmal ve istismar gibi travmatik deneyimler abartılı bir şekilde izleyiciye sunulmasıdır. Bu görüntülerin yayınlanmasında ruh sağlığı uzmanlarının bir parça da olsa role sahip olmuş olmaları meslek etiğine aykırıdır” dedi.
Psikiyatristlerin Makalesi, Gülseren Buğdayıcıoğlu’nu Akıllara Getirdi
Türkiye Psikiyatri Derneği’nde (TPD) görevli Psikiyatristler Prof. Dr. Mehmet Yumru ve Dr. Oğuzhan Herdi tarafından Klinik Psikiyatri Dergisinin son sayısında yayımlanan ‘Günümüzde Kitle İletişim Araçları ve Ruh Sağlığı Alanında Etik’ başlıklı makalede, herhangi bir isim verilmese de; hasta hikayelerini kitaplaştıran ve kitapları senaryolaştırılan bir isim akıllara geldi. Son yıllarda Türkiye’de hemen hemen tüm kanallarda ‘gerçek yaşam öyküsünden uyarlanmıştır’ ibaresi bulunan dizilerin senaryolarında; Psikiyatrist Gülseren Buğdayıcıoğlu’nun adını sıkça görüyoruz. Buğdaycıoğlu’nun adı ilk olarak TRT 1’de 2020 yılında yayımlanmaya başlayan Masumlar Apartmanı dizisi ile karşımıza çıktı. Şu anda birçok kanalda psikiyatristin kitaplarından uyarlanan diziler ‘gerçek yaşam hikayesi’ ya da ‘gerçek yaşam öyküsünsen uyarlanılmıştır’ ibaresiyle izleyiciyle buluşuyor. Camdaki Kız, Çöp Adam, Yalıçapkını, Yüzyıllık Mucize, Ömer bunlardan sadece birkaç tanesi…..
“Ruh Sağlığı Uzmanının Medyadaki Yeri Toplumu Bilgilendirmekten Öteye Gitmemelidir”
Psikiyatri Uzmanları; Prof. Dr. Mehmet Yumru ve Antalya Bilim Üniversitesi Klinik Psikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Oğuzhan Herdi, Klinik Psikiyatri Dergisi’nde, ‘‘Günümüzde Kitle İletişim Araçları ve Ruh Sağlığı Alanında Etik’ konulu bir makale kaleme aldı. Meslektaşlarına, “Ruh sağlığı alanında önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelen kitle iletişim araçlarında yaşanan etik ihlaller için hepimize önemli görevler düşmektedir” çağrısında bulunan Yumru ve Herdi, ‘ruh sağlığı uzmanlarının medyadaki görevinin televizyon ekranları başta olmak üzere görsel medyadaki yeri toplumu bilgilendirmekten ve uygun sağlık hizmetini alabilmesi adına yönlendirmekten daha öteye gitmemelidir’ hatırlatması yaptı.
‘Gerçek Yaşam Öyküsü’ Uyarlamalı Dizilere Eleştiri!
Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Yumru ve Psikiyatri Uzmanı Dr. Oğuzhan Herdi tarafından kaleme alınan makalede; ulusal yayın yapan birçok televizyon kanalında yayınlanan gündüz programlarında sağlık çalışanlarının konuk olarak alınması, dizi kuşaklarında hasta ve hekim arasındaki gizliliğin ‘gerçek yaşam öyküsünden uyarlanmıştır’ ibaresiyle aktarımı konusuna dikkat çekildi. Psikiyatristler Prof. Dr. Yumru ve Dr. Herdi, “Sağlık alanında diziler, filmler, gündüz kuşağında yer alan programlar toplumun her zaman dikkatini cezbetme özelliğine sahip olmuştur. Bu nedenle her dönemde hastanede geçen diziler ya da filmler ve özellikle gündüz kuşağı olarak adlandırılan programlarda sağlık hizmeti verenlerin katılımlarıyla çekilen bölümler ya da sadece sağlık çalışanlarını konuk olarak alan programlar mevcuttur. Söz konusu ruh sağlığı olduğunda ise bu işin doğasında yer alan hasta mahremiyeti kavramı; psikoterapi odasında sadece psikoterapist ve hastanın yer alması, sürecin sadece o odada yer alan kişilere özel olması, insan ruhsallığının anlaşılmazlığı, bazı ruhsal hastalıkların doğası gereği sahip olduğu ve bazen toplum tarafından anlaşılması güç olan belirtilere sahip olması (sanrı, varsanı, fonksiyonel nörolojik belirtiler, takıntılar, zorlantılar vb.) bu alanı işin profesyoneli olmayanlar tarafından daha da cezbedici hale getirmektedir. Bu cezbedici özellikler son dönemde yurt içinde yayın yapan televizyonların içerik üreticilerinin de bir hayli dikkatini çekmiş olmalı ki bugün hem ücretsiz hem de paralı televizyon kanallarında giderek artan sayıda programlar, diziler ve filmler kanalların yayın akışlarının büyük bir kısmını kaplamaya başlamıştır. Neredeyse her kanalda “Gerçek Yaşam Öyküsünden Uyarlanmıştır” adı altında muhtemelen ruh sağlığı sorunu bulunan ve yardım arayışında olan bireylerin hayat hikayelerinin eklemeler ve çıkarmalarla sunulduğu diziler mevcuttur. Daha da ötesi bir gündüz kuşağı programında kişilerin gönderdikleri ses kayıtları ya da canlı telefon bağlantıları üzerinden aslında psikoterapi ya da muayenehane odasında yer alması gereken bilgilerin paylaşıldığı görülmektedir” tespitinde bulundu.
Ruhsal Bozukluğu Olanların Yaşam Öyküleri Dizi ve Filmlerde Yer Almalı Mıdır?
Psikiyatristler Yumru ve Herdi, ruh sağlığı bozukluğu olan kişilerin yaşam hikayelerinin dizilerde ve filmlerde yer almasının ve kitle iletişim araçları aracığıyla ticari kaygı güdülerek etik değerlere aykırı bir biçimde metalaştırılmasının sakıncalarının olduğuna dikkat çekti. Makalede, “Ruhsal bozukluğu olanlar, diziler ve filmlerde nasıl yer almalı ya da almamalıdır?” soruları çerçevesinde bu tür yayınların sakıncalarına dikkat çekildi. Psikiyatri uzmanları, “Ruh sağlığı çalışanlarının televizyon ekranlardaki yeri neresidir, nasıl olmalıdır? İlk olarak sakıncalarından başlamak gerekirse, yaşam öyküsünün bir firmaya sunularak dizi haline getirilmesi konusunda o kişiden bir izin alınmış olması o kişinin kendi hayatını televizyon ekranında görmesi ve başkaları tarafından da görülmesinin yaratacağı ruhsal yükü hafifletmez. Bir diğer sakınca, bu dizilerin içerikleri incelendiğinde kadına, hayvana ve çocuğa şiddet, ensest ilişkiler, cinsel istismar, fiziksel ihmal ve fiziksel istismar, duygusal ihmal ve istismar gibi travmatik deneyimler abartılı bir şekilde izleyiciye sunulmasıdır. Ruh sağlığı çalışanlarının temel görevi ruhsal şifa dağıtmak iken bu tür ruh sağlığı sorunları olan kişileri damgalama ve izleyenlerin örselenmesine yol açan bu görüntülerin yayınlanmasında bir parça da olsa role sahip olmuş olmaları meslek etiğine aykırıdır. Aynı zamanda koruyucu ruh sağlığı hizmetleri açısından bakıldığında da bu dizilerde sunulan travmatik deneyimlerle kişilerin nasıl baş edebileceğinin bilgisi sunulmamaktadır” vurgusunda bulundu.
Hasta Mahremiyeti Vurgusu!
“Mahremiyet önemli etik kurallardan biridir” hatırlatmasında bulunan Psikiyatristler Yumru ve Herdi, hasta ve danışandan alınan bilgilerin hasta ve danışan hekim arasında kalması, bir televizyon programı üzerinden izleyici ile paylaşılmaması gerektiğini belirtti. Makalede ayrıca, Hasta Hakları Yönetmeliği’nde yer alan ilgili maddelere yer verildi. Yönetmeliğin 21. Madde b bendinde yer alan, “Muayenenin, teşhisin, tedavinin ve hasta ile doğrudan teması gerektiren diğer işlemlerin makul bir gizlilik ortamında gerçekleştirilmesini, hasta/danışan ile her türlü temasta mahremiyete saygı gösterilmesi zorunludur (*). Kişilerin özel bilgilerinin ve ruhsal süreçlerinin, kendi onamları olsa dahi, reyting amaçları ile bu şekilde sergilenmesi mesleki kurallara, insan haklarına ve temel etik kodlarına aykırıdır” hatırlatması yapıldı. Psikiyatristler Yumru ve Herdi, ayrıca bir psikiyatri hekiminin kitle iletişim araçlarında sır saklama yükümlülüğünün olduğuna işaret ederek, Türkiye Psikiyatri Derneği Ruh Hekimliği Meslek Etiği Kuralları 7. Maddesi’nde açıkça tanımlanan; “Ruh hekimliği (psikiyatri) tıp biliminin bir dalıdır ve her ruh hekimi tıbbın evrensel etik ilkelerine uymak zorundadır (*)” maddesiyle uyarıda bulundu.
“Vaka Öykülerinin Sunulması Ruh Sağlığı Eğitiminin Bir Parçası Olarak Kalmalıdır”
“Ruh sağlığı çalışanlarının televizyon ekranları başta olmak üzere görsel medyadaki yeri toplumu bilgilendirmekten ve uygun sağlık hizmetini alabilmesi adına yönlendirmekten daha öteye gitmemelidir” uyarısı yapan Prof. Dr. Yumru ve Dr. Herdi, “Vaka sunumları meslek eğitiminin bir parçası olmakla birlikte gerçek insanların vaka öykülerinin sunulması ruh sağlığı eğitimi ve bilimsel toplantıların bir parçası olarak kalmalıdır. Koruyucu ve bilgilendirici sağlık hizmeti olarak insana ve topluma dair gözlemlerin halka sunulmasının yanında bu bilgilerle ne yapacakları ve nasıl baş edeceklerinin de sunulması gerekmektedir” dedi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)